Hikmet Anıl Öztekin’in ‘Elif Gibi Sevmek’ adlı kitabından alıntılar
14 Şubat 2007. Doğum günümden dört gün sonra… Ne diyorsun lan sen? 54 yaşında dev gibi adam niye ölsün? Tamam, hastaydı da, hastane niye var, iyileşecekti. Akciğer kanseriymiş babam. Benden saklamışlar hastalığını. Çok sigara içerdi. Doktor defalarca demişti bırakacaksın diye. Ama gerçek miydi bunlar? Sigara öldürür falan. Haberlerde oluyordu böyle şeyler, ölenleri de kimse tanımazdı zaten. Babamla Bakırköy’de türkü barlara giderdik. Benden daha yakışıklıydı babam ama kızlar gene bana bakardı tabi. Galata’da balık bile tuttuk babamla. Bir keresinde piknikteyken Vosvos’unu ağaca çarpmıştım, “Aferin lan, öğreneceksin şoförlüğü” demişti. Cennete gittiğini öğrendiğim an gözlerim buğulandı. Boğazıma bir şey yükseldi, böyle top gibi bir şey. Kaldı orda. Düğüm dedikleri oymuş, orada öğrendim. Hayatımdaki en önemli şeyi beceremedim, babamı yaşatamadım. Babamı sigaradan kurtaramadım. Ama yemin ederim bilmiyordum. Babamdan sonra hayatın ne olduğunu öğrendim: Trabzonspor, bilgisayar, dersler, arkadaşlar ve acının ne demek olduğunu öğrendim. Artık hayattaki tek amacım, daha çok çalışmak, daha çok kazanmak, daha çok iyilik yapmak ve babamın yanına cennete gitmek. Şerefim, namusum üzerine yemin ederim ki baba, durmayacağım! Dünyada kaç tane baba varsa hepsine gidip söyleyeceğim: ”Babasız olmuyor, çocuklarınızı bırakmayın.” Ve bir gün sana kavuşacağım… Hiç durmadan çalışan, gözleri hala buğulu, boğazı hala düğümlü oğlun… 14 Şubat İki Binler.
Ama ne olursa olsun en çok babanın kokusunu özleyebilirsin…
Sevdalılık geldi bana Anne…
Elif gibi Sevmek, varlığı bir olan Allah’a şahadet eder gibi sevmektir.
Sevdiğinin boğazında düğüm varken, hiçbir kız gözlerine çektiği sürmenin hesabını veremez.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...