Başta Sayın Çorum Valimiz Sabri Başköy Bey olmak üzere, Çorum Belediyesi Başkan Vekili Sayın Zeki Gül Bey, Çorum Belediyesi Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Başkanı Sayın Turhan Candan Bey, Dernek başkanları, Yörenin gazete yazarları, imtiyaz sahipleri ve medyasıyla çok değerli kişiliklerdi nazarımda. Hepsine saygı duydum. Hepsini yürekten sevdim.
Bulundukları makamın fazlasıyla hakkını veriyorlardı. Hak ve hakkaniyet sahibiydi. İşlerinin erbabıydı. Kesinlikle kibirsizdiler. Onlara sokakta rastlarsanız halktan biriymiş gibi hissedersiniz. Sizden biriymiş gibi davranırsınız. Mütevazi ve sevgi dolu yürekleri vardı.
Çorum’ un insanları çok kültürlü, seviyeli, görgülü ve güler yüzlüydü. Kendinizi o şehirde asla bir yabancı gibi hissetmezsiniz. Bir günde halkla kaynaşır onlardan biriymiş gibi olursunuz. Bu da orada ki halkın samimiyetinin, içtenliğinin ve yabancıya olan hürmetinin bir göstergesiydi.
İnanın bizleri en güzel otelde misafir eden, bizi Çorum’ u gezdiren, bilgi veren, gece gündüz yanımızda olan ve çok ısrar etmemize rağmen cebimizden bir kuruş bile harcatmayan, beyefendi kişiliğiyle gönlümüzde yer edinen, gazeteci yazar ve Hitit Televizyonu imtiyaz sahibi sevgili dostum Elvan Şimşek Beyefendiye sonsuz şükranlarımızı sunarız.
Çorum Valiliği ve Belediye işbirliğiyle organize edilen 34. Uluslararası Çorum Hitit Fuar ve Festivali münasebetiyle bu güzel ve tarih kokan şehre davetliydik.
Evet bu gizemli ilimiz 1986 senesinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmiş olupdünya çapında kendini belli etmiştir. Tarihte ‘Hattuşa’ dediğimiz bugünkü (Çorum, Boğazköy), Hitit İmparatorluğuna 400 yıldan fazla başkentlik yapmıştır. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara ilinin hükümdarı olan Anitta orduları tarafından kuşatılan
Hattuşa Şehri, o zamanlarda tekrar Kral Anitta eliyle yok edildi.
Tarih kayıtlarına göre Anitta Hititlerin ilk kralıdır. Şu an Çorum ilinde Hitit İmparatorluğuna ait bir çok kalıntılar ve o döneme ait olan tapınaklar, kraliyet simgeleri, konutları ve surlar mevcuttur.
Çorum’ u sadece kitaplardan, dergilerden veya gazetelerden okuyup anlayamazsınız..
Çorum’ a gelmek, görmek ve yaşamak lazım..
Ben Çorum’ a geldim, gördüm ve yaşadım..
Şimdi okuduğum ve gördüğüm Çorum arasında dağlar kadar fark var..
Saat: 07:30’ da Çorum’ da olmuştuk, ben ve eşim. Bizi, çok değerli dostum olan, aynı zamanda gazeteci ve Hitit Televizyonu imtiyaz sahibi sevgili Elvan Şimşek Bey karşıladı. Güler yüzlülüğü ve her zamanki gibi beyefendi kişiliğiyle bizlere hoş geldiniz dedi. Hal hatırdan sonra, daha önceden bizim için ayrılmış olan otele geçtik. Odalarımıza yerleştik. Kahvaltımızı yaptık. Saat tam 09:30’ da Çorum Valimiz Sayın Sabri Başköy Bey’ le randevumuz vardı. Daha yarım saatlik bir zamanımız vardı. Şehrin merkezinde olduğumuz için tüm kurumlar birbirlerine yakındı. Elvan Bey’ de, şehri görmek, tanımak ve halkıyla kaynaşmak için yürüyerek gitmemizi tavsiye etti. Bizde memnuniyetle bu tavsiyeye uyduk.
Çorum’ un en güzel, en uzun ve bir o kadar da tertemiz olan İnönü caddesinde yürümeye başladık.
Caddenin temizliğine, yeşil ağaçlarla dolu olmasına, insanların huzurlu ve mütebessim oluşuna hayran kaldım. Yolda bizi Hıdır Emmi dedikleri , Çorum’ un emekliler Derneği Başkanı karşıladı. Elvan Beyle selamlaştıktan sonra , Elvan Bey bizi tanıştırdı. Çok sevecen ve bir o kadarda babacan bir tavırla ‘hoş geldiniz’ dedi bize. Ardından ‘bir röportaj yapabilir miyiz sizinle?’ diye de ekledi. ‘Hay hay tabi ki zamanımız olursa memnun olurum. ’ dedikten sonra yolumuza devam ettik.
Çorum’ un havasını birazda İstanbul havasına benzetmiştim. Saati saatini tutmuyordu. Sabahleyin güneşli, öğleyin bulutlu, akşamda çisil çisil yağmur yağıyordu. Ama güzel, ama hoş ve tam gezilecek bir havası vardı. Bizde kaldığımız üç gün içinde sürekli gezdik, ziyaretlerde bulunduk, bu süreyi dolu dolu yaşadık.
Birkaç dakika yürüdükten sonra Çorum Valiliği Bahçesinde bulduk kendimizi. Sağlı sollu yemyeşil ağaçlar arasından içeri girdik.
Duvarlarda ve koridorlarda Hitit İmparatorluğuna ait motifler, resimler ve çeşitli figürler dikkatimizi çekti. Birkaç dakika sonra da Çorum Valimiz Sayın Sabri Başköy Bey bizi makamında kabul etti. Çok samimi, doğal ve bir o kadar da babacan bir tavırla bizlere ‘hoş geldiniz’ dedi. Birkaç dakika sohbet ettik, kendimizden bahsettik, kültür sanat için hazırladığımız projelerimizi anlattık. İlerde Çorum için kültür sanat adına ne yapabileceğimizi konuştuk. Hoş bir sohbet oldu.
Tabi Sayın Valimiz Karadenizli olduğu için ve eşimi de Karadenizli olduğunu öğrenince sohbetin rengi birden değişmişti. Eşim Suzan Hanım Giresunlu. Vali Bey’ de Orduluydu. Bende aslen Hataylı olup yaklaşık 20 yıldır İstanbul’ da ikamet etmekteydim. Tabi bu arada son yazmış olduğum ‘Bin Yaşa Aşk’ adlı romanımı kendisine takdim etmiştim. Romanımdaki hikaye gerçek bir hikayeydi. Yani özetle ‘Bir kadın sevince ölümden öte yol yoktur. Aşk yüreğine değince dünyanın öteki ucu da olsa sevdiğinin peşine takılır gider. Bu yolculuk öteki âleme kadar uzansa da gözü ondan başka hiçbir şey görmez. Giresun'da doğup, İstanbul'da büyüyen Aysel'in hikâyesi de Musullu Yusuf'u sevmekle başlar. Aşk başa, yaş göze düşmüştür. Bilmediği, görmediği uzak diyarlar yazılmıştır kaderine. Ailesi karşı çıkar hiddetle; zira babası, annesi, abisi hiç kimse razı değildir gurbete. Lakin aşkından caydıramazlar Aysel'i. Bu kitapta, Ortadoğu'nun kanla yeniden yazılan tarihini, bugüne değin dönen entrikaları ve özellikle Körfez Savaşları'nın gölgesinde yok olup giden hayatları okuyacaksınız. Orada yaşayan halkın çektiği acılara, zulümlere, şahit olacaksınız. Hepsi gerçek, acı ve özlem dolu yaşam öyküleri kanınızı donduracak, burnunuz sızlayacak, ağlayamayacaksınız.’ Diye yazılıydı kitabın arka kapağında.
Aslında vali Beyin dikkatini çeken durum hikayenin gerçek oluşu değildi. Hikayenin kahramanlarının eşimin annesi ve babası oluşuydu. Giresunlu kayın validem, Musullu kayınbabam oluyordu. Ve aşkı uğruna Türkiye’ yi bile terk ediyordu.
‘Siz Karadeniz’e gittiniz mi?’ diye bir soru yöneltti bana Vali Bey. ‘Maalesef gidemedim’ dedim. Çok şaşırdı ve eşime dönerek ‘Bakın Suzan Hanım bu aşk daha tamamlanmamış, Abdurrahman Bey’ i Karadeniz’ e götürüp gezdirmeden bu aşk ve bu roman tamamlanmış sayılmaz’ dedi, tebessüm ederek. Eşimde Vali Bey’ e hak verdi.
‘Çok haklısınız Sayın Valim. Bu yaz ailece bir Karadeniz turu programı hazırlamamız gerek.’ Dedi. Çay ve kahvelerimiz geldikten sonra da sohbetimiz daha da derinleşmişti.
‘Mesela Karadeniz insanı bağdaş kurmazlar, bağdaş yapıp oturamazlar.’ Dedi ve ekledi ‘ Oysa Güney Doğu Anadolu’ da bulunan insanlar rahatça bağdaş kurup oturabilirler. Bunun bir tek sebebi vardır. O da bölgenin fizikler özellikleri, coğrafi yapısıdır. Mesela Şanlı Urfa şehri düz araziler üzerinde inşa edilmiştir. Oysa Karadeniz bölgesi yer şekilleri engebeli, yer yer eğimli ve yokuşludur. Dolayısıyla bölgenin coğrafi yapısı insanların hal ve hareketlerine, oturuş şekillerine kadar etki etmektedir.’ Dedi. Çok güzel noktara değinmişti. Henüz ilk defa duyduğumuz tespitlere şahit oluyorduk. Neredeyse yarım saat kadar bir zaman dilimi orada bulunmuştuk.
Ayrılma vaktiydi. Çorum Valimiz Sayın Sabri Başköy, şehrin tarihi simgeleri olan çok kıymetli bir vazo hediye etti. Ayrıca özel kutularda hazırlanmış olan Çorum’un çeşitli leblebilerinden de vererek anılarımızda hiç unutamayacağımız güzel bir ana imza atıp, mutlu bir şekilde Vali Beyin makamından ayrılmıştık, tabi birçok hatıra resimleri çekilerek.
Programımız çok doluydu. Öğleden sonra Çorum Belediye Başkanın ziyaret edilecek, saat tam 17:00’ de ise Türkiye Dil Ve Edebiyat Derneği Çorum Şubesinde Konferansım vardı. Akşamda
Çorum Valiliği ve Belediye işbirliğiyle organize edilen 34. Uluslararası Çorum Hitit Fuar ve Festivali konserlerine katılacaktık. Ve aynen böyle olmuştu. Polonya, Letonya, Kosova, Kırgızistan, Karadağ ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Adana, Kayseri, Giresun, Samsun ve Zonguldak'tan gelen yerli ve yabancı halk dansları ekipleri topluca Çorum’ daydı.
Vali Sabri Başköy, festival açılışında "Festivaller kentlerin düğünleridir. Aramızda bulunan yerli ve yabancı konuklarımıza, 'düğünümüze hoş geldiniz' diyorum. Tüm vatandaşlarımızı da bir hafta sürecek güzel etkinliklere katılmaya davet ediyorum" diye güzel bir konuşma yapmıştı, gazetelerden okuduğum kadarıyla. Çünkü biz açılıştan sonra gelmiştik
Yazar ve Şair Abdurrahman Tümer'in Çorumla ile ilgili köşe yazısı
Saat:14:30’ du Çorum Belediye Başkan yardımcısı Turhan Candan Bey’i makamında ziyarete geldik. Çok iyi karşılandık. Çayımızı kahvemizi içtik. Hoş sohbetler ettik. Çorum hakkında bilgi edindik. En çok dikkatimizi çeken sokakların ve caddelerin temizliğiydi, diye görüşlerimizi ifade ettik. Yarım saat kadar bir süre oturduktan sonra festival alanına gitmek üzere ayrıldık.
Saat: 17:00. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nde söyleşi ve imza günüm vardı. Ben, eşim Suzan Hanım ve Hitit Televizyonu Sahibi Sayın Elvan Şimşek Bey’ le beraber derneğe geldik.
Salon doluydu. Çorum’ un basın ve medyası da oradaydı. Şehrin önde gelen yazarları da oradaydı. Çorum Belediyesi Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Türkiye Dil Ve Edebiyat Derneği Başkanı Sayın Turhan Candan Bey’ de söyleşimdeydi. Büyük bir nezaket göstererek sunumu kendisi yaptı. Ayrıca benim için bir sürpriz teşkil eden Sen Yanım adlı şiir kitabımdan bir şiir okuyarak beni onure etti. Saygı duydum. Salonun hemen hepsi gençlerden oluşuyordu.
Bu durum beni çok mutlu etti. Zira bazı şehirlerde bu gibi kültür sanat etkinliklerine katılım çok azdı. Bundan dolayı salonda bulunan izleyicileri ve dernek başkanımı yürekten kutladım.
Edebiyattan bahsettim, şiirden, aşktan ve birazda Çorum izlenimlerinden. Her kes ilgiyle dinledi.
Söyleşim bir saat kadar sürmüştü. Başkan, bana bir buket çiçek ve derneğin yayını olan birbirinden değerli dergiler takdim etti. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Söyleşi bitiminden sonra İmza anına geçtik. Salonda bulunan tüm gençler kitaplarımı alıp imzalatmak için sıraya geçmişti. Soru soruyorlar, benimle resim çektiriyorlardı. Çok güzel ve anılarımda hiç unutamayacağım iki saat yaşadım. Seneye de kısmet olursa 35. Uluslararası Çorum Hitit Fuar ve Festivali’ n de tekrar geleceğimi söyleyip oradan ayrıldık..
Son iki günkü gezilerimizde aramıza katılan ve aynı otelde kaldığımız Akses Haber Gazetesi imtiyaz sahibi ve yazarı Sayın Ebru
Elmaskeser Hanım’ da Çorum’a ilk defa geliyordu.
Bol bol notlar alıyor gazetesine haberler geçiyordu.
Her şey bir rüya kadar güzeldi. Gezdiğimiz üç gün boyunca büyük bir ilgiyle karşılaştık.
Çorum ve güzel yürekli Çorum halkını çok sevdik..
Ve tekrar söylüyorum:
Çorum’ u sadece kitaplardan, dergilerden veya gazetelerden okuyup anlayamazsınız..
Çorum’ a gelmek, görmek ve yaşamak lazım..
Ben Çorum’ a geldim, gördüm ve yaşadım..
Şimdi okuduğum ve gördüğüm Çorum arasında dağlar kadar fark var..
Abdurrahman TÜMER