Buzdan heykeller erirken!

Kültür Sanat 9 Aralık 2014 10:57
Videoyu Aç Buzdan heykeller erirken!
A
a

Alev Alatlı. 3 Aralık 2014. Cumhurbaşkanlığı Sarayı. “Sizin kalbi dostlarınız, varolmanın, bu gezegende yaşayakalmanın dayatılagelenlerden daha insancıl yollarının olduğunu görebilen sanatçılar ve edebiyatçılar arasındadır, Sayın Cumhurbaşkanım”

Haber:10 Hakan Tuna'nın yazısı

Can Dündar’ın kulakları çınlasın, 2013 Temmuz’unun son günlerinde Milliyet’ten gönderilirken söylediklerini özel bir özenle saklamışımdır hep. Demişti ki muhterem, “Mesleğe 30 yılını vermiş gazeteciler, Derya, Fikret, ben; önemli değiliz; önemli olan şu ki; sadece işimizi değil, bir mesleği yitirmenin arifesindeyiz”.

Yine bu klana mensup arkadaşları da, Hasan Cemal’in “işine” son verildiğinde, buna benzer tehditler savurmuştu. “Hasan Cemal yoksa demokrasi de yok”.

Sonra şu oldu. Derya (Sazak), “Batsın böyle gazetecilik” ergenliğiyle evinde Sözcü okuyan bir ihtiyara dönüştü. Hasan (Cemal), bir çok “silah arkadaşı” ile birlikte T24’te eski tüfekçilik oynuyor. Can (Dündar) da, Deniz Gezmiş ve “yoldaşlarının” ekmeğini yemeye devam ediyor “1.Cumhuriyet’te”.

Bu türün genetiği böyle. Birinci ya da ikinci Cumhuriyetçi, fark etmiyor. Oyunda yoksan, “Tanrı’yı kıyamete zorla”.

1 Şubat 2009’da, Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün “Türkiye semasında renkli bir gökkuşağı olan değerli yazar, romancı, siyasetçi, gazeteci Çetin Altan'a verilmiş olmasından memnuniyet” duyduğunu ifade ettiğinde, Mehmet Altan, “Epeydir özlediğim tutarlı çağdaş bir manifestoyla karşılaşıyorum.” demiş, Ahmet Altan da, “Dünyanın en rafine ülkelerindeki bir sanatçıya yapılan ödül törenini aratmayacak mükemmellikteydi." cümlelerini kurmuştu.

Hatta, “dönemin” Altan Öymen’i bile, Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’ü, Çetin Altan ve Yaşar Kemal’e ödül verdikleri için “kutlamak gerektiğini” yazmıştı.

 

Ezcümle, mesele şu, 2009 Türkiyesi ile 2014 Türkiyesi arasında nerdeyse Çetin Altan’la Alev Alatlı kadar büyük bir fark var.

Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün son sahibi Alev Alatlı’nın işaret ettiği yer kadar büyük bir fark;

Ben bir muhacirim. Aydınlanma kutbundan, merhamet kutbuna hicret etmekteyim.”

Bu cümle, Türkiye’nin ikiyüz yıllık uzun hikayesinin giriş kapısı.

Bu kapının ardında kimler yok ki.

Voltaire, Rousseau, Auguste Comte, Beşir Fuad, Abdullah Cevdet, Yakup Kadri, M. Kemal ve niceleri….

Bütün bu “kapıkullarının” buzdan kalelerini yıkmak için “ne güneşler battı”.

Yazının burasında akışı ağır çekime alalım ve daha tane tane gidelim.

İrfan ve fıkıh, bilim ve aklın saldırısına uğradı. Bu saldırı, bu kuşatma, o kadar uzun, o kadar yoğun, ve o kadar farklı cephelerden sürdürüldü ki, yeri geldi, savunma hattında bazen sadece HALK kaldı.

Özgürlük, akıl, demokrasi, eleştiri, hürriyet… ve bilimum “Fransız şarabı”, aydın-ulema-gazeteci-paşa, her kim varsa, “aklını başından aldı”.

Mızraklı İlmihal ve Abdülhamid Han yalnız kaldı.

1908 İstanbul’u ile 2013 İstanbul’u arasında büyük fark vardı, ama her ikisinde de bir şey aynıydı.

Sanat, düşünce, bilim, kültür, matbuat, akademi… çevrelerinin büyük kısmı “aklıyla” hareket ediyordu.

Gezi günlerine, Taksim’e gittiğimizde, bizi yine aynı gerçek karşılıyordu;

Türkiye’nin, devletin, Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında,“savunma hattında, yine, sadece, HALK” vardı.

İşte bu sebeplerle, yazının hemen açılışında bizi karşılayan Alev Alatlı cümlelerini “muhacirlere” özgü bir ihtiyatla karşılıyor ve diyorum ki, Aydınlanma kutbundan, merhamet kutbuna hicret eden Türkiye için,

şimdi Osmanlıca zamanı.

 

 

 

twitter: hakan_tunaa

hakantuna10@gmail.com

Kaynak : www.hitittv.com
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

hava durumu HAVA DURUMU
anket ANKET

YENİLENEN SİTEMİZİ NASIL BULUYORSUNUZ?

e-gazete E-GAZETE
arşiv HABER ARŞİVİ
linkler LİNKLER
  • http://www.hitittv.net Çorum'un Ulusal ve Yerel
  • İnteraktif haber sitesi
  • Sondakika Çorum Haberleri
duyurular DUYURULAR
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat
sol reklam
Önce çevre
Erdoğan reklam