Akrabalık bağlarını koparmayı büyük günahlardan sayan dinimiz, akraba diyaloguna büyük önem vermiştir. Toplumun sosyal huzuruna katkı sağlayan sıla-i rahim ameli akrabalar arasındaki alakayı canlı tutarken akrabalar dışında kalan insanlarla seviyeli bir diyalog yürütme hususuna da ışık tutar ve bir anlamda ayna olur.
Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, idare ve himayeniz altında olanlara iyi davranın. Allah, kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” ( 1 ) buyurur. Görülmektedir ki Allah, tevhid inancından sonra, yani Allah’a kulluk ve hiçbir şeyi ortak koşmama akli ve iradi amelinin peşinden insanın en yakını olan anne-babaya iyilik konusunu ifade etmektedir. Ayet-i kerimenin devamında toplumda bir insan için irtibat kurması gereken insan sınıflarını saymaktadır. Akrabalar, yetimler, her türlü ihtiyaç sahipleri, yakın-uzak komşu, arkadaş, yolcu, insanların emri altındakiler insanın ilgisinin devam etmesi gereken kesimlerdir.
Sıla-i rahimde en önemli gösterge ziyaretleşmelerdir. Modern toplumdaki toplum dinamiğini yaralayan en önde gelen olumsuzluklardan biri anne-baba irtibatının zayıflaması, biri de anne –babaların çocuklarıyla, çocukların anne –babalarıyla anlaşma zorluğu çekmeleridir. Bir insan için hayatın ilerlediği zamanda en zor durumlar kapıları gözlemek, evlat-torun yolu beklemek, çocukları-torunları olduğu halde huzur evlerine misafir olmak, zekata, fitreye muhtaç
olarak çocuklarından ayrı yaşamak, gözü yaşlı olmak, halini söyleyememek, yalnızlığı acı acı yaşamak, çocuklarının bitmeyen sevgisiyle ama ayrı kalmanın acısıyla hayatı solumak olsa gerektir. Sevinçleri ve hüzünleri paylaşmak, insan olmanın mü’min olmanın, akraba olmanın gereği değil midir? Büyüklerin, hayatta etkin olan insanların, ailede dün çocukken bugün söz sahibi konumda olan yaştaki insanların yarın ihtiyarlayacağını da hesap ederek anne-baba ve diğer akrabalar ile yakınlığı devam ettirmesi, aynı zamanda kendi geleceğine bir yatırım değil midir? Yatırımdır. Hem de iki aşamalı bir yatırımdır. 1 – Kendi dünya hayatına, yani hem kendi yaşlılığına kendisi için iyilik yardım, alaka yatırımıdır. Atalarımız: “Eden bulur!” demişlerdir. Hem de kendi çocuklarına kültür, insanlık, iyi Müslüman olma yatırımı yapmış olur. 2 – Ahiretine yatırım yapmış olur. Çünkü sıla-i rahim eylemi Allah emri ve Peygamber sünneti olması sebebiyle dünya huzurunu, ailevi huzuru, toplumsal huzuru sağlamasının yanı sıra Allah rızasına da götüren bir ameldir. Zira yüce Rabbimiz konu ile ilgili şöyle buyurmaktadır: “ Onlar Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşeri ve ahlaki bütün ilişkileri) koparan ve yer yüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. “ ( 2 ) Bu ayet-i kerimede akrabalarla ve diğer insanlarla iyi geçinme zaafı olanların ziyanda olduklarını, Ra’d suresi 25. ayette ise bu tarz yaşayan insanların lanetle ve cehennemle karşılaşacakları ifade edilmektedir.
Sıla-i rahimin çekirdeğini Allah’a iman ve kulluk teşkil eder. İmandan dönenler ya da iman imkanını aramayanlar rabbi ile kalbi bağını yani sılasını kesenlerdir. Peygamberimiz(sav): “Kim rızkını genişletilmesini, ömrünün uzun olmasını isterse sıla-i rahim yapsın. “ ( 3 ) buyurur. Teknolojik gelişmeler ve moderniteye esir olmuş zamanın insanı Rabbi ile bağını düşünmediği gibi ego ve bencillik hastalığında
çırpınmaktadır. Akrabalık, komşuluk, dostluk kavramlarına hayatında yer bulamamaktadır. Anne-babanın dostlarına bile iyilik ve alakayı tavsiye eden Hz. Peygamber efendimizin (sav) örnek hayatı çağımızın insanına model olmadıkça sosyal sancılar devam edecektir. Halbuki bazen bir telefon, bazen bir bayram ziyareti, bazen bir iftar daveti ya da ziyareti , bazen bir tedavi yardımı, bazen habersizce yapılan ani ziyaretler, gönül alıcı, göz yaşartan güzel bir söz karşıdaki insana çok şey ifade eder. Bazen büyüklerle torunların kısa aralıklarla da olsa aynı evi paylaşmaları herkes için bir ihtiyaçtır.
Sıla bağ demektir. Rabıta demektir. İlgi ve alaka demektir. Sıla-i rahim varlıklı olanın, genç olanın, üstün olanın; muhtaç olana, yaşlı olana, zayıf olana ilgisi anlamında bir eylem gibi anlaşılmaktadır. Halbuki sıla-i rahim çift taraflı bir ihtiyaçtır. Çift taraflı olarak yaşanılan gönül eylemidir. Ve aynı zamanda sıla-i rahim toplumun huzur ve barışını düzenleyen ilahi kaynaklı harika bir sistemdir. Maddi ve fiziki boyutundan çok, manevi ve yürek ferahlatan yönü öne çıkmaktadır. HAK ile sılası sağlam olanın HALK ile sılası güzel olur. İnsanlığın varlık sebebi Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurur: “ Yoksula bir şey vermek sadakadır. Akrabaya bir şey vermenin ise iki sevabı vardır. Birisi sadaka sevabı, diğeri de akrabaya görüp gözetme sevabıdır. “ ( 4 ) Ayrıca akrabalığın Allah’ın rahmetinin eserlerinden olduğunu, bu bağı devam ettirene Allah’ın rahmet edeceğini, bağı koparana ise Allah’ın rahmet ve ihsanını keseceğini de ifade etmektedir.
Unutulmamak için unutmamak gerekir. Rabbi ile ve insanlarla sılasını, bağını sağlam tutan helal kazanır, helal harcar, gönül kırmaz, kul hakkına riayet eder, birine zarar vermeyi bırakın, bir sözün, bir bakışın, bir giyim tarzının bile önemli bir sorumluluk olduğunu düşünür. Sıla-i rahim için nice vesileler vardır. Bayramlar, ramazanlar, kandiller, düğünler, sünnet merasimleri, Cuma günleri ve geceleri, önemli ve özel günler, zekat, fitre, sadaka, adak ve kurban ibadetleri…
İlişkilerin menfaat odaklı değil, hasbi olması en güzelidir. Yoksa ilişkiler kalıcı olmaz ve düzeyli olmaz. İnsanların zor günlerinde yanlarında olmayan kendi zor günlerinde yanında kimseyi bulamaz. Sıla-i rahim sadece ziyaret değildir. Söylemdir, eylemdir, iyilikte yardımlaşma ve iyilikte dayanışmadır. Dünya dolusu malın, servetin, mülkün tamir edemediği gönül kırgınlığını ve yorgunluğunu bir tek kelime tamir edebilir. Peygamberimizin(sav) şu sözünü de hiç unutmayalım: “ Akrabadan gelen iyiliğe misliyle karşılık veren kimse sıla-i rahimi tam manasıyla yerine getirmiş demek değildir. Sıla-i rahimi hakkıyla yapan kendisiyle alakayı kesenleri görüp gözetendir. “ ( 5 )
Ahmet SÜZEN
İl Müftü Yardımcısı
DİPNOT
1- 4/ Nisa, 36
2- 2/ Bakara, 27
3- Buhari, Edep, 12. VII, 72
4- Tirmizi, Zekat, 26. III, 46
5- Buhari, Edep, 15. VII, 73
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...